Hangi Aydayız? Bu ayda ne yapmalıdır?

Bu ay ne yapmalıyız?

11 Mayıs 2013'ten itibaren Üç Aylar Başlıyor...

Üç Aylara hazır mısınız?



- Kur'an dinle
- Kâbe TV izle
- Hadis oku
- Cevşen dinle
- Risale oku






--
Eski yazılar..

Zilhicce ayındayız.

Peygamber Efendimiz (asm) Zilhicce oruçlarını asla terk etmezdi.

Peygamber Efendimiz’in (asm) zevcesi Hafsa (ra) diyor ki:
"Resulullah (asm) dört şeyi terk etmezdi: Aşure günü orucu, Zilhicce'nin on günü orucu, her ay üç gün orucu ve sabahın iki rekât sünneti." (Riyazü’s Salihin)

• Zilhicce oruçlarında köle azad etme ve sadaka sevabı vardır:


Hz. Aişe (ra) buyurur ki;
Bir delikanlı vardı ki; Zilhicce ayı girince oruç tutardı. Peygamberimiz (asm) bu halini öğrenince onu çağırarak ona “Bu günlerde niçin oruç tutuyorsun?” diye sordu.

Delikanlı, Peygamberimiz’e (asm):
“Ya Resulullah, anam babam yoluna feda olsun! Bu günler hac ve ibadet aylarıdır. Ola ki, Allah (cc) beni bu günlerde yapılan dualara ortak eder.” diye cevap verdi. Bunun üzerine Peygamberimiz (asm) delikanlıya şöyle buyurdu:

“Senin oruç tuttuğun her gün için Allah (cc) yolunda yüz köle azad etmiş, üzerinde gaza ettiğin yüz deve ve yüz at vermiş kadar sevap vardır. Terviye günü (Kurban bayramı arefesinden bir gün önceki gün) gelince senin için Allah (cc) yolunda bin köle azad etmiş, üzerinde gaza ettiğin bin deve ve bin at vermiş kadar sevap vardır. Arefe günü de Allah (cc) yolunda iki bin köle azad etmiş, üzerinde gaza ettiğin iki bin deve ve iki bin at vermiş kadar sevap kazanırsın.
Kurban Bayramı’nın arefe günü oruç tutmak iki sene oruç tutmaya Aşure Günü oruç tutmak da bir senelik oruca bedeldir.” (İmam-ı Gazali)

• Zilhicce oruçlarında Hz. Eyyüp ve Hz. İsa’ya (as) verilen sevaplar kadar sevap vardır

Peygamberimiz (asm) buyuruyor ki:
“Kim Kurban Bayramı arefesinden bir gün önce oruç tutarsa, Allah (cc) ona Hz. Eyyüb’ün (as) karşılaştığı belalara karşı sabrederek kazandığı sevap kadar sevap verir. Arefe günü oruç tutana da Allah (cc) Hz. İsa’nın ki (as) kadar sevap verir. (İmam-ı Gazali)

• Allah indinde Zilhiccenin ilk on gününde yapılan amellerden daha kıymetlisi yoktur



Ebu'd Derda (ra) Zilhicce ayinin önemini söyle anlatıyor:
“Zilhiccenin ilk dokuz günü oruç tutmalı, çok sadaka vermeli, çok dua ve istiğfar etmelidir.”

“Allah indinde Zilhiccenin ilk on gününde yapılan amellerden daha kıymetlisi yoktur. Bugünlerde tesbihi (Sübhanallah), tahmidi (Elhamdülillah), tehlili (La ilahe illallah) ve tekbiri (Allahu ekber) çok söyleyin!” (Abd b. Humeyd, Müsned)

• Zilhicce ayına mahsus namaz ve mükâfatı

Hz. Ali'ye (ra) ; Resulullah Efendimiz’in (asm) şöyle buyurduğunu anlatmıştır:

“Zilhicce ayının ilk on günü geldiği zaman; tâate daha ciddi sarılın. Zira bugünler, Allah’ın faziletli kıldığı günlerdir. O günlerin gecelerine gösterilen hürmet, günlerine gösterilen hürmet gibidir.

Bir kimse, o gecelerden birinde namaz kılmak isterse, şu şekilde kılsın:

Gecenin son üçte biri geçtikten sonra kalksın; dört rekât namaz kılsın.

Kılınacak bu namazların her rekâtında bir kere Fatiha suresini okumalıdır. Üçer kere İhlâs Suresi ve Muavvezeteyn (Felak ve Nas) surelerini okumalıdır. Yine her rekâtta üç kere (Bakara suresinin 255. âyet'i celilesi olan) Ayet’el Kürsî’yi okumalıdır.

Namaz bittikten sonra, ellerini açmalı ve şöyle dua etmelidir:

“İzzet ve Ceberut sahibi Allah (cc), noksan sıfatlardan münezzehtir.
Kudret ve melekût sahibi Allah (cc), noksan sıfatlardan münezzehtir.
Ölümü olmayan diri Allah (cc), noksan sıfatlardan münezzehtir.
Kendisinden başka ilâh yoktur; öldürür ve diriltir.
Kulların ve ülkelerin Rabbi olan Allah (cc), noksan sıfatlardan münezzehtir.
Çokça temiz mübarek bir şekilde, her hal ü kârda Allah'a (cc) hamdolsun.
Allah (cc) büyükler büyüğüdür. Rabbimizin şanı yücedir; ilmi ve kudreti her yerde geçerlidir.”

Bundan sonra, ne dileği var ise dilemelidir, böyle eden kimseye; Allah (cc) Beytini (Kabe-i Muazzama’yı) ve Peygamber’in (asm) kabrini ziyaret eden, Allah (cc) yolunda cihat eden kimsenin sevabını verir.

Allah-ü Taâlâ'dan ne gibi bir dilekte bulunur ise Allah (cc), onu kendisine ihsan eyler. Bir kimse, o on gecelerin her birinde, bu namazı tek tek kılar ise, Allah (cc) onu en yüksek Firdevs Cennetine koyar. O kimsenin her kötülüğü silinir ve kendisine şöyle denir:

“Yeniden iyi şeyler yapmaya başla.”

Arefe günü geldiği zaman, bir kimse onun gündüzünü oruçlu geçirir de; gecesinde de anlatılan namazı kılar ise, bu anlatılan duayı da okuyarak Allah’ın (cc) huzurunda ağlayarak yalvarır ise, Allah (cc) meleklerine şöyle buyurur:

“Ey meleklerim şahit olun; bu kulumu bağışladım, hac edenlerin sevabına da ortak ettim.”

Resulullah (asm) Efendimiz daha sonra şöyle buyurdu:
“Kıldığı namazdan ve ettiği duadan dolayı, Allah (cc) bu kuluna ettiği ihsanı melekler duyunca sevinir ve birbirlerine müjdelerler.” (Gunyet’üt Talibin_Abdül Kadir Geylani)

(Kaynak: http://www.sorusorcevapbul.com/soru-cevap/mubarek/zilhiccenin-ilk-on-gununu-nasil-degerlendirebiliriz/)



--
Şevval Ayının Faziletleri

Efendimiz (sas) Hazretleri, şevval ayı orucunun bir sene oruç tutmuş gibi sevaba vesile olacağını duyurmuş, bu yüzden de bir ay Ramazan orucu tutanlar, şevvalde altı gün oruç tutmakla bütün seneyi oruçlu geçirmiş olma sevabını kaçırmak istememişlerdir. Bu konudaki hadisi ve yorumunu şöyle ifade edebiliriz:

"Kim oruçla geçirdiği Ramazan ayından sonraki şevvâl ayında altı gün oruç tutarsa, bütün seneyi oruçla geçirmiş gibi olur!."

Demek ki, bir aylık Ramazan orucundan sonra şevvâlde de altı gün oruç tutarak orucunu otuz altıya çıkaran kimse, bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi sevap almaktadır.
Âlimlerimiz, bütün seneyi oruçla geçirmiş gibi sevap almanın izahını şöyle yapmaktalar:
Ramazan boyunca oruç tutan insan her orucuna on sevap almışsa yekûnu üç yüz eder. Şevvâl ayında tuttuğu altı orucuna da onardan altmış sevap alınca, eder üç yüz altmış. Yani bir sene.. Dolayısıyla hadîsin işaret ettiği sırra nâil olur. Bütün seneyi oruçla geçirmiş gibi mânevî kazanç elde edebilir..
Aslında bu gibi mânevî konularda esas olan, o işi ihlasla yapmak, büyük bir gönül arzusu ile talip olmak mühimdir. Bâzen öyle oruçlar olur ki, tutanın gönlünde beslediği derin ve sâfî ihlas yüzünden 360 gün değil, belki 360 senelik nâfile oruç sevabını alabilir.. İhlas ile kim ne isterse Rabbimiz onu verebilir. Bu bir niyet ve yorum meselesidir.
Tıpkı yolun kenarına uzaklardan bir taşı yuvarlayarak güç bela getirip yerleştiren adamla, bu taşı oradan aynı güçlükle uzaklaştıran bir başka adamın niyeti ve yorumu gibi.

Biri düşünmüş ki:

- Bu çölün ortasında yaşlı bir adam yolda giderken bineğine binmek istese, üzerine çıkıp da hayvana binebileceği yüksek bir yer yoktur. Öyle ise şu taşı yuvarlayıp yolun kenarına getireyim de, yolda gitmekte olan yaşlı ve çocuklar hayvanlarına binmek istediklerinde taşın üstüne çıkıp bineklerinin üzerine kolayca atlasınlar, sevabı da bana olsun. Adamın bu hâlis niyetine bakan Rabbimiz ondan razı olmuş, istediği sevabı ihsan eylemiş.
Böyle güzel niyetle getirilen taşı oradan öfke ile yuvarlayıp uzaklaştıran adam ise şöyle düşünmüş:
- Bu taşı buraya getiren kimse ne kadar da yanlış bir iş yapmış. Hiç düşünmemiş ki, gözleri görmeyenler, karanlıkta fark edemeyenler taşa takılıp yere düşerler. Şu taşı buradan uzaklaştırayım da kimse takılıp yere düşmesin, sevabı da bana olsun. ..
İşte bu adam da taşı buradan uzaklaştırdığından dolayı Allah rızasını kazanmış, ümit ettiği sevaba nail olmuş.. Her ikisinde de niyet hâlis, yorum makul...
Biz de sâfi bir niyetle altı gün orucumuzu tutarsak, belki Rabbimiz bu niyetimize, bu bağlılığımıza bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi sevaplar ihsan edebilir, hatâlarımızı affedebilir.. Rabbimizin hudutsuz rahmetine kimse sınır çizemez. Kimse kendi cimriliğini O' na da şâmil kılamaz.

Bu orucun arka arkaya olması şart değildir. Şevvâl ayı içinde olması yeterlidir.
Bir de Ramazan içinde tutulamayan oruçlar varsa, önce o borç olanı tutmak da makul ve meşru olur. Bir an önce borçtan kurtulmayı düşünmek elbette çok yerindedir. Ancak borcu sonra da tutabilirim diye de düşünebilir.. Bu bir tercih meselesidir. Her ikisi de caizdir.

Bir diğer husus da, şevval ayında iki bayram arası nikah yapılmaz iddiası vardır ki, artık bu batıl iddia etkisini kaybetmektedir. Çünkü Aişe validemizin nikahı şevvalde olmuş, yani iki bayram arasında yapılmış, ne uğursuzluk, ne de bir başka dinî yasak söz konusu olmuştur. Bu yanlış yorum şuradan da beslenmiş olabilir. Şayet bayram cuma gününe rastlarsa, bayram namazı ile cuma namazı arası iki bayram namazı arasıdır. Böylesine dar bir vakte nikahı sıkıştırmayın, iki bayram namazının dışında yapın nikahınızı, tavsiyesini, Ramazan ve Kurban Bayramı arası gibi geniş zamana yayanlar, böyle bir yanlış anlamaya sebep olmuşlardır, diye de düşünülebilir.


Bir Menkîbe
 

Süfyanı Sevri anlatıyor:

- Ben Mekke-i Mükerreme'de üç sene oturdum. Mekkelilerden bir kimse her gün Harem-i şerife gelir, tavaf eder, namaz kılar ve sonra bana selam verip giderdi. Ben bu kimse ile tanıştım. Bir gün o kimse beni yanına çağırdı. Bana dedi ki:

-Ben öldüğüm vakittekendi elinle beni yıka, namazımı kıl ve defneyle. O gece beni terk etmeyip kabrimde gecele. Mükireyn suali anında bana Tevhid'i telkin et!, dedi.

Ben de o kimsenin istediklerini yapmayı kabul ettim. Bana emrettiğinin aynını yaptım: Kabrinde geceledim. O gece uyku ile uyanıklık arasında iken :

-Ya Süfyan! Beni korumaya ve senin telkinine ihtiyaç kalmadı, diye bir ses işittim.

O zaman:
-Ne sebeple bu lütfa eriştin, diye sordum
Bana cevap olarak:- Ramazan-ı Şerifin orucunu tutup Şevval'den altı gün daha eklemem sebebiyle, dedi.
O zaman ben uyandım. Yanımda kimseyi göremedim. Abdest aldım, namaz kıldım, uyudum; böylece üç kere gördüm. Bildim ki bu Rahmanîdir; şeytandan değildir. O zaman da kabrin yanından ayrıldım ve "Ya Rabbi! Beni Ramazanın orucuna ve Şevval'den altı gün orucuna muvaffak kıl" diye dua ettim. Allahü Teala Hazretleri beni de muvaffak kıldı. 



Kaynak: İslamiyet.gen.tr




LinkWithin

Related Posts with Thumbnails